Düşler Ovası Dediler Ki... Parov Stelar - Electro Swing Ondan Sorulur! Banshee - Karanlık Bir Kasaba Hikayesi The Time Traveler's Wife - Zaman Yolcusunun Karısı

12 Şubat 2012 Pazar

Dediler Ki...

"İnsanların büyükşehirlerde neden her şeyi yere attıklarını hep sorarım kendime. Parmaklarının ucuyla sigaralarını fırlatırlar, kullanılmış kese kağıtlarını ellerinden yere bırakıverirler ve karbondioksit emisyonu azaltılmış arabalarının yarı açık camlarından sığan her ne varsa dışarı atarlar ki, eğer iyi buruşturabilirse insan, bu epeyce bir şey demektir. Metropolde yaşayanlar, ortalıkta çok insan gördüklerinden olsa gerek, attıkları şeylerin birileri tarafından kaldıracağını düşünüyor belli ki."  Jürgen Schmieder - Yalan Söylemeyeceksin, 2010
 
"Bu sırada gün batmak üzereydi. Çocuklar vaktin nasıl geçtiğinin farkına varmamışlardı. Güneş ufukta, dağların ardında neredeyse kaybolacaktı. Heidi yeniden otların içine oturmuş, batan güneşin son ışınları ile ışıl ışıl parlayan çiçekleri doya doya seyre dalmıştı. Yaldızlı bir buğu, çayırlara bir tül örtü gibi yayılmış, yükseklerdeki kayalarda kıvılcımlanmaya başlamıştı. Heidi birdenbire yerinden sıçradı, avaz avaz: Peter, Peter! Yanıyor, bak dağlar tutuşmuş yanıyor, karlar da yanıyor, gökyüzü de. Ah, bak ne güzel! Karlar ateş gibi kıpkırmızı. Bak, Peter, bak, atmacanın yuvasını da ateş sardı! Görüyor musun çamları, kayaları, hepsi hepsi tutuşmuş!"  Johanna Spyri - Heidi, 1880

"Kalabalık kent meydanlarında, katedrallerin merdivenlerinde oturup önümden geçip giden yaşamları izlerken aklımda hep, dünyayı herkesin ne kadar farklı algıladığı vardı. Hepimiz aynı gezegende yaşıyorduk ama herkes için başka bir gezegendi burası. Aslında bütün çırpınışımız, kendi dünyamızdaki yalnızlığımızdan kurtulmak değil miydi?"  Oya Ayman - Şapkanın Altındaki Kıta: Latin Amerika, 1998

"Ego, ego, ego. Bıktım, usandım. Kendikiminden de, başkalarınınkinden de. Bir yere varmak, farklı ve ayrıcalıklı bir şeyler yapmak, ilginç biri olmak isteyen herkesten usandım. İğrenç bir şey bu - iğrenç, iğrenç. Kimin de ne dediği umrumda bile değil."  Jerome David Salinger - Franny ve Zooey, 1961


11 Şubat 2012 Cumartesi

Haftamı Şenlendirenler


Haftamın Kitabı: Hakkında daha önce hiçbir şey duymadığım bir kitabı alırken korkarım. Yalan Söylemeyeceksin'i alırken de aynı korkuyu hissettim. Ancak kitabın konusu son derece ilgi çekiciydi ve ben şansımı denemek istedim. Yalan Söylemeyeceksin Alman gazeteci Jürgen Shmeider'in 40 gün boyunca ne olursa olsun dürüst olmaya karar vermesi ve geçirdiği sürecei yazıya aktarmasını konu alıyor. "Dürüst olmak için yollara düşen biri hakkında" mottosuyla yayınlanan kitap; yazarın esprili anlatımıyle akıp gidiyor. Dürüstlüğün nasıl başa bela olduğunu gözler önüne koyan kitap, son zamanlarda okurken en zevk aldığım kitaplardan biri oldu.

Haftamın Filmi: Bu yıl 84. Oscar Ödül Töreni'nde 6 dalda yarışacak olan Moneyball, gerçekte de yaşanmış bir başarı öyküsünü anlatıyor. Oakland Athletics'in yöneticisi Billy Beane'nin küçük bir bütçeyle beyzbol takımını zirveye taşırken neler yaşadığını anlatan Moneyball, akışı yavaş bir film olmasına rağmen sıkmadan derdini anlatıyor. Filmde Brad Pitt, Philip Seymour Hoffman ve Jonah Hill yer alıyor.

Haftamın Albümü: Ünlü prodüktör İskender Paydaş, geçtiğimiz ay çoğu bilinen şarkılardan oluşan yeni bir albüm yayınladı. Sensiz Olmaz, Tavla, Karbeyaz, Arapsaçı, Batsın Bu Dünya gibi şarkıların yeniden düzenlenmesiyle oluşan albümde birkaç yeni şarkı da yer alıyor. Mustafa Ceceli, Özgün, Doa, İrem Candaş, Teoman, Mirkelam, Atiye ve Kerim Tekin'in yer aldığı albümdeki favori şarkım, bana göre bu yazın en çok çalınan şarkılarından biri olacak olan, Kenan Doğulu'nun seslendirdiği Dr.

Haftamın  Dizisi: Uzun zamandır övgüleri kabul eden Shameless'i izlemeye karar verdim ve izlemeye başladım. Bazı diziler, kendisine bağlamak için birkaç bölümü bekler, bazıları ilk bölümde kendisine bağlar. Shameless daha ilk bölümde beni kendisine bağladı. Anneleri kaçıp gitmiş, babaları alkolik olan gallagher kardeşler, kendi başlarına hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Ağızları bozuk, kalpleri kırık 6 kardeşin hikayeleri kesinlikle izlemeye değer. Şimdilerde 2. sezon devam ediyor. Vakit kaybetmeden başlayın derim.


9 Şubat 2012 Perşembe

Çöp

Yere çöp atmak insanoğlunun içten içe "merhaba doğa, ben senin biraz ağzına sıçıyorum ama, kusura bakmıyorsun değil mi? sen bu boktan durumdan kurtulmanın yolunu bulursun nasılsa." deyip topu taca atarak gerçekleştirdiği bir eylem. Yere gizlice ya da aleni attığı çöp parçasını asfaltın, betonun ya da toprağın emeceğini düşünecek kadar gerizekalı şu insanoğlu. Çöp atmayı normal sayabilecek kadar anormal. Sonra da aynı insanlar "ayy sokaklar ne piisss" deyip gözlerini devirirler.

Evet, ben de bir zamanlar gerizekalıydım. Aleni yapamasam da, elimden kimsenin bakmadığını düşündüğüm bir anda küçük çöp parçalarını yere bırakmışlığım ya da boş paketi sokakta bir yere sıkıştırmışlığım vardır. O lanet çöp kutusu hep uzaktaydı ve sanki bizim ayaklarımız yokmuş da sürünerek gidip daha çok yorulacakmışız gibi gelirdi.

Ben bu iğrenç alışkanlıktan çok küçük bir yaşta, erken kurtuldum. Karşı apartmanda oturan bir dede vardı göçmen, beraber oynadığım arkadaşımın dedesi. ne zaman onların apartmanın merdivenlerine otursak kızardı. "Çöp yapıyorsunuz buraları, yere atmayın yeni süpürdüm" diye şiveli şiveli söylenirdi. Evet, 16 dairelik apartmanın önünü süpürecek ve bundan gocunmayacak kadar titiz bir adamdı. Yerde çer çöp görse bizden bilirdi. Bir kere kovalanmışlığımız vardı. Kendi torununu bile haşlardı bu konuda, bizi nasıl kovalamasın! Karşı apartmanın merdivenleri güzel, en çok orası gölge oluyor, konum itibariyle de iyi; merdivenlerde takılmaktan vazgeçeceğimize başka mahallaye taşınsak daha iyi. İster istemez dedenin kurallarına uymayı öğrendik. Yere çöp atmayı tüm mahalle çocukları olarak bıraktık. Hala atanları "git çöpe at oğlum, dedeye söylerim seni" diye tehditlerle savuşturduk. Biz sokağa çöp atmamayı bazılarının "göçmenler de şöyle bıdı bıdı" diye mana bulduğu, küçümseyen insanlardan değil; göçmen dededen öğrendik. Kendi evinin önünü her gün süpüren, elleriyle çöp toplayıp, bundan bir gün olsun gocunmayan adamdan. Bazen bize kızıyor, rahat rahat oynatmıyor diye kızardım ona çocukken ama, o haklıydı her zaman. Birkaç sene önce kaybettik onu, huzur içinde uyusun.

Cebimde, çantamda bulduğum çöpleri görünce hep bizim dedeyi hatırlarım. 3x5 cm'lik kağıdı buruşturup yere atmak yerine cebime koyduğum için toplumda anormal bir insanım biliyorum. Ha bir de, evde çöp ayrıştırıyorum. Kağıt ve türevleri ayrı torbaya mutlaka, çöplükte biri bulur da ayırır umudundayım. Bir tek hayatımdan ayrıştıramadığım çöp gibi insanlar var. Onları da ayrıştırmayı öğreneceğimi düşünerek, umutlanmaktayım.


 

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı