Düşler Ovası Dediler Ki... Parov Stelar - Electro Swing Ondan Sorulur! Banshee - Karanlık Bir Kasaba Hikayesi The Time Traveler's Wife - Zaman Yolcusunun Karısı

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Alice in Wonderland - Alice Harikalar Diyarı'nda


"Bazen kahvaltıdan önce altı imkansız şeye inanırım. Bir, insanı küçültebilen bir iksir vardır. İki, insanı büyütebilen bir pasta vardır. Üç, hayvanlar konuşabilir. Dört, kediler yok olabilir. Beş, Harikalar Diyarı diye bir yer vardır. Altı, Jabberwocky'i öldürebilirim!"

Masalları sever misiniz bilmem; ben bayılırım... Hele ki çocukluğumda defalarca okuduğum ve hayal gücümü beslememe yardım eden masalları büyüyünce beyazperdede görürsem dört köşe olurum. İyi ki Tim Burton diye biri ve O'nun hayal gücü var. O'nun sayesinde masallar beyazperdede fazlasıyla büyüleyici...

Evet, Alice'ten bahsediyorum; Alice'in Harikalar Diyarı'ndaki maceralarından. İngiliz yazar Lewis Carroll'un 1800'li yıllarda kaleme aldığı "Alice's Adventures in Wonderland", dünyanın en çok bilinen masallarından biri. Defalarca basıldı, dünyanın her yerinde okundu, birçok kez de filme çevrildi. Ancak sene 2010 olmuşken ve bu yeryüzünde Tim Burton gibi bir yönetmen yaşıyorken, Alice adeta küllerinden doğdu, beyazperdeye yeniden aktarıldı; hem de 3 boyutlu olarak. Her ne kadar 3 boyutlu olarak izlemeyip fena halde bir aptallık yapmış olsam da, hala izlememiş olan birçok kişiyi uykusundan uyandırmak ve bu görsel şölene davet etmek istiyorum.



Bildiğiniz gibi; Alice bir tavşan deliğine düşüyor ve masal başlıyor. Karşılaştığı tuhaf yaratıklar, konuşan hayvanlar, canlı iskambil kağıtları ile Harikalar Diyarı'nda yaşadığı maceralar, hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir masal ortaya çıkarıyor. Linda Woolverton, bu güzel masalı beyazperdeye yeniden aktarmak için senaryoyu oluştururken birtakım değişiklikler yapmış. Tim Burton ve ekibi ise ustalıklarını konuşturarak gerçek karakterler ile animasyon karakterlerinin bir arada oynadığı şahane bir film çıkarmış. Yapımcılığını Disney'in, başrollerini Johnny Depp, Mia Wasikowska ve Helena Bonham Carter'in üstlendiği Alice in Wonderland, son zamanlarda izlediğim en güzel fantastik filmlerden. İsterim ki, sizler de izleyin, bu görsel şölenden mahrum kalmayın. Çocukluk hatıralarına geri dönüş iyi geliyor insana; o günlerin hatrına, Alice in Wonderland birkaç saatliğine Harikalar Diyarı'nın kapılarını aralıyor...



23 Mayıs 2011 Pazartesi

Gezi Notları - İzmir'e Yolunuz Düşerse (1)


İzmir... Kime sorarsanız İzmir'e ya daha önce gelmiştir; ya da İzmir'e çok gelmek istemiştir. Ortası yok bu şehrin insanda. Herkes imrenerek bakar bu şehre pek çok nedenden. Uzaktan pek bir güzel görünür İzmir. Türkiye'nin mutlaka gidip görülmesi gereken şehirleri listesindedir herkesin. Yol mutlaka düşer İzmir'e, düşmese de bir bahane bulunur zaten.

5 yıldır İzmir'de yaşayan biri olarak, artık İzmir rehberliği yapacak kadar çok yerini gördüm bu şehrin. Çoğu İzmirli'nin gitmediği yerlere bile gittim, şehrin başka yüzünü de gördüm; kıyısından ibaret olmayan yüzünü. İzmir'e yolu düşeceklere nacizane tavsiyeler sunayım istedim; şehrin tadını çıkarın diye...

Eğer bir günlük bir vaktiniz varsa ve günün tamamını İzmir içine ayırdıysanız, Konak'tan başlayın. Meşhur saat kulesini görmeden, güvercinleri beslemeden, fotoğraf çektirmeden ayrılmayın Konak Meydanı'ndan. Sonra saat kulesinin arkasında Kemeraltı'nın girişi bulunur, oraya çevirin yönünüzü, Hükümet Konağı'nın hemen yanındadır. Dalın kalabalığın arasına, sora sora Bağdat bulunurmuş ya, esnafa sorun "Kızlarağası'na nasıl giderim?" diye. Hemen tarif ederler size, Kızlarağası Bedesteni'ne gidin. Oradaki etnik kıyafetler, antikalar, hediyelik eşyalar, takılar, eski plaklar satan dükkanları gezin. Yorulunca bir kahve molası verin, öyle bildiğiniz kahveler yoktur burada; tadı damağınızda kalacak fincanda pişen kahveler meşhurdur. Belki denk de gelirseniz, bir fasıl grubu siz kahve içerken geliverir, başlar çalmaya. Gündüz, öğlen vakti hem de! Kahve içerken nasıl güzel gidiyor, bilseniz!

Kemeraltı'ndan çıktıktan sonra Kordon'a doğru bir yürüyüşe hazırlanın. Otobüse binmeyin sakın çok yorulmadıysanız, kıyıdan kıyıdan yürüyün, tadını çıkarta çıkarta. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin önünden başlayın, önce Konak Pier'i göreceksiniz, sonra Pasaport'a varacaksınız. Sonra muhtemelen denizin dibinde oturup bir şeyler içen insanları kıskanacaksınız, bir mola da Pasaport'ta güneşlenmek için verilebilir. Sonra derken bir bakmışsınız, Kordon'un çimlerine ulaşmışsınız. Gündoğdu Meydanı'na kadar yürüyün. İyot kokusu güzeldir, içinize çeke çeke Kordon sefası yapın. Oradan Kıbrıs Şehitleri Caddesi'ne geçmek için sağa dönün, Sevinç Pastanesi'ne geldiğinizde, Kıbrıs Şehitleri Caddesi'ne de gelmişsiniz demektir. Orada gezinmeden Alsancak'a gittim denilmez, kalabalığın arasına karışmak lazım. Bir şeyler yemek için envai çeşit yer vardır, içeride kalmak istemezseniz, Kıbrıs Şehitleri'nin her sokağı Kordon'a çıkar, Kordon'da bir mekanda da oturup yiyip içebilirsiniz. Kordon'da günbatımını izlerken içmek vardır mesela, bunu yapmadan geçmeyin derim ben, eksik kalır yolculuğunuz...

Hazır Alsancak'tayken, Alsancak İskelesi'nden atlayın bir vapura, karşıya geçin, Karşıyaka'ya. Körfez manzarası muhteşemdir, martılar da eşlik eder size denizin ortasında, onları ihmal etmeyin. Karşının da başka bir havası vardır; Karşıyaka İskelesi'nde inerseniz, hemen karşıya geçin, çarşıya girin. Şöyle bir çarşı turu atın, dinlenmek için körfez manzaralı bir kafeye de kurulabilirsiniz.

Dönüş yolu aynı yine, Karşıyaka İskelesi'nden ister yeniden Alsancak'a, ister Konak'a, ister Pasaport'a, ister Göztepe'ye... Neresi olursa olsun fark etmez... Benim iki önerim var: Ya Alsancak'a dönüp akşamı orada eğlenerek müzik eşliğinde geçirmek, ya da Konak'ta inip Tarihi Asansör'e gitmek. Gece eğlencesi için en çok Alsancak tercih edilir, istediğiniz türde bir mekan bulabilirsiniz, sıkıntı olmaz. Ama benim daha pilim bitmedi, ben güneşin batışını tepeden izlemek isterim derseniz, mutlaka Asansör'e gidin. Konak'tan Mithatpaşa Caddesi boyunca yürüyerek 20 dakikada ulaşabilirsiniz ya da otobüsle Asansör Durağı'nda inebilirsiniz. Asansör, Daria Moreno sokağındadır, şahane bir sokaktır, eminim çok seveceksiniz. Asansöre binin ve 58 metre yukarı çıkın. Çıktığınızda eşsiz bir körfez manzarasıyla karşılaşacaksınız. Manzaranın tadını çıkarmak size kalmış...

Turistik gezinin ilk günü tamamlanıyor böylece. Devamı gelecek; daha gidilecek, görülecek yerler var...


LinkWithin

Related Posts with Thumbnails

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı