Düşler Ovası Dediler Ki... Parov Stelar - Electro Swing Ondan Sorulur! Banshee - Karanlık Bir Kasaba Hikayesi The Time Traveler's Wife - Zaman Yolcusunun Karısı

29 Ekim 2010 Cuma

"Göğe Bakma Durağı"


Bazen yalnız bir şiir, uğruna milyonlarca kelimeyi dökecek kadar his bırakır insanda. Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri de böyledir. Şimdi çok konuşsam bilirim, bu şiirin büyüsü kaçar. Şimdi çıkıp sokaklarda Göğe Bakma Durağı'nı arasam, otobüsler bile bilemez yerini, bilirim, çok uzaklardadır. Ama bir gün Göğe Bakma Durağı'nı bulursam eğer, bir otobüs alacak beni oradan, çok güzel bir yere götürecek., eminim. "Dönmeyecek bir yer beğeneceğim, başka türlüsü güç." O güne kadar beklemem gerek, bilirim...


İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yanan otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım

İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım

Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım


                                          Turgut Uyar 

 

25 Ekim 2010 Pazartesi

Laura Izibor - Soul Müziğin Yeni Ruhu



Hep derim ya; izlediğim bir dizi, film, okuduğum bir kitap, dinlediğim bir şarkı bir şeyler katmalı bana. Boşa asla geçmek istemem, beni başka bir yöne çekmeli. Yine başka başka yerlere çektiler beni, yine güzel bir ses keşfettim One Tree Hill sayesinde: Laura Izibor!

Laura Izibor'un kadife sesini ilk duyuşum değil aslında; bilen bilir, fena halde mahvedici özelliği olan P.S. I Love You filminin soundtrack albümünde Carousel şarkısını seslendiriyordu. Oradan bu sese, bu isme aşinalığım vardı. Ama geçen akşam One Tree Hill'in yayınlanan son bölümündeki performansı ve Can't Be Love şarkısıyla beni öylesine benden aldı ki, kendimi bir anda O'nun şarkılarını dinlerken buldum. İsterim ki, siz de keşfedin bu tatlı kadını...

Laura Izibor, Dublin'de işçi bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Evde müzikal bir hava yoktu, Izibor içindeki müzik yeteneğini kendi kendine keşfetti. "Annem o zamanlar 5 çocukla ilgileniyordu. Albüm satın almak için yeterli paramız olmadı çoğu zaman. Müziği kendi kendime 13 yaşında keşfettim" diyor Laura Izibor. Stevie Wonder, Candi Staton ve Roberta Flack araladı kapıları. Sonra bu müzisyenler başka kapılar açtılar ona. Önce Marvin Gaye'i, sonra Otis Redding'i keşfetti ve soul müziğe aşık oldu.

15 yaşındayken İrlanda'nın prestijli ödüllerinden "2FM Song Contest"i kazandı. 17 yaşındayken ilk albümünün hazırlıklarına başladı. Kendi şarkılarını yazdı; 4 yıl boyunca New York, Atlanta, Philadelphia ve Dublin'de turnelere çıktı, şarkılarını kaydetti. 2009'un başlarında Laura Izibor, tamamını kendi hazırladığı Let The Truth Be Told albümüyle resmi olarak dinleyicisiyle buluştu. " Albümün ismi çok güçlü hissettiriyor, neredeyse İncil gibi..." diyor Laura Izibor ve ekliyor: "Bu albümü ben yazdım çünkü bu benim gerçeğim. Bu samimi ve kişisel bir kayıt, çünkü içindekiler hayatımdan parçalar."

Müziğe böylesine aşık bir kadından kötü bir müzik çıkması zaten mümkün değil. Şarkı söylerken tüm bu duyguları hissedebiliyorsunuz. Piyanonun başında şarkısını söylerken, müziğin ruhtan, içten gelen bir şey olduğunu görebiliyorsunuz. Laura Izibor müzik için yaratılmış bir kadın adeta...

"Hayat güzeldir. Müzik şaşırtıcı. Sadece sevdiğim şeyi yapıyor olmak harika bir şey, bu yüzden minnettarım."


23 Ekim 2010 Cumartesi

Sessiz Ruhlar Tüneli



Hişşt, ses çıkarma, sessiz ol. Burada, yalnızca burada kal. Duymasınlar bizi. Nefes alma hatta; sen nefes aldıkça benim nefesim kesiliyor. Hişşt, dur biraz, biraz daha kal, acele etme. Geliyorlar, sessiz ol. Bizi bulurlarsa, gerçekten bulurlarsa, biz biteceğiz. Bir masal sona erecek. O yüzden sessiz olalım şimdi. Uzan biraz, gökyüzünü seyredelim. Nefesini yavaşça bırak, mümkün olduğunca sessizliğe yanaş. Yalnızca gökyüzünü seyredelim şimdi. Güneş batsın, gece olsun, yıldızlar göz kırpsın bize. Biz orada oldukça, biliyorum, sonsuzluk olacak. Bilmem kaçıncı gece olacak, fark etmeyeceğiz. Ay'ın yüzünde kraterleri seyredeceğiz. Tekrar gündüz olduğunda bulutların neye benzediği hakkında konuşacağız; ama içimizden. Kimse duymasın diye, içimizden konuşacağız. Böyle anlayacağız birbirimizi. Sözcüklere gerek yok; bakmak, dokunmak yeterli. Sessiz ol şimdi. Derin derin nefes al, beni dinle. Ben dinliyorum seni. Dinliyorum ve anlıyorum. Ne demek istediğini iyi biliyorum. O yüzden seslere gerek hiç yok. Ruhlarımız yeterli...


LinkWithin

Related Posts with Thumbnails

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı