Düşler Ovası Dediler Ki... Parov Stelar - Electro Swing Ondan Sorulur! Banshee - Karanlık Bir Kasaba Hikayesi The Time Traveler's Wife - Zaman Yolcusunun Karısı

30 Aralık 2012 Pazar

Dediler Ki...


"Mobilya satın alırsınız. Kendinize dersiniz ki, bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe. Kanepeyi alırsınız ve sonraki birkaç yıl boyunca, hangi işiniz ters giderse gitsin, en azından kanepe sorununuzu çözmüş olduğunuzu bilirsiniz. Sonra aradığınız tabak takımı. Sonra hayallerinizdeki yatak. Perdeler. Halılar. Sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız. Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler, artık sizin sahibiniz olur."   Chuck Palahniuk - Dövüş Kulübü, 1996

"Aşk da tıpkı tanrıça gibidir; yani muhteşem bir yanılsamadır. Öncelikle erkeklerin icadıdır. Erkeğin açmazı da budur işte. Bir yandan kadın kendine ait olsun diye aileyi kurar, öte yandan gözü komşunun karısında kalır. İlyada'daki Paris'in Helen'i kaçırmasını anımsayın, Ortaçağ'daki şövalye aşklarını anımsayın. Ama kadınlar için durum daha vahimdir. Çünkü anaerkil dönemde pek çok sevgilisi olan kadın, ataerkil dönemde bir erkeğin malı olarak eve hapsedilmiştir. Onun gözünün de komşunun kocasında, oğlunda kalmasından daha doğal ne olabilir? Ama bu istek yasaktır, günahtır, ayıptır. İşte bu aşk, ulaşılmazlıktan doğar. Aşk, ulaşamayacağın birini abartarak, onun kafandaki ideal kişi olduğunu sanarak tutkuyla bağlanmaktır. Aradaki engeller ne kadar artarsa, bu yanılsama o kadar tutkulu olacaktır. Nasıl tarih öncesi atalarımız doğum olayını çözemediği için kadınlardan tanrı yaratmışsa, biz de yolumuzun kesiştiği birini yaşamımızın vazgeçilmez kişisi sanarak, neredeyse ona tapınmaya kadar varan bir bağlılık yaratmışız. Kanımca aşk, o ilkel abartma duygusunun günümüze kadar gelmiş halidir."   Ahmet Ümit - Patasana, 2000

"Bir hedefe doğru ilerlerken yola dikkat etmek çok önemlidir. Hedefe nasıl varılacağını bize en iyi yol öğretir, yol yüründükçe bizi zenginleştirir. Cinsel ilişkiye benzetebilirsin bunu: Orgazmın şiddetini ön sevişmedeki okşayışlar belirler..."   Paulo Coealho - Hac, 1987

"Bir teklif ve bir kabul... Kısa, münakaşasız ve hesapsız! Bundan daha güzel bir ayrılık olamazdı..."   Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna, 1943


23 Aralık 2012 Pazar

Hayvanlar Palyaço Değildir

Sirkler... Palyaçoların, akrobatların, cambazların ve hayvanların gösteri yaptığı büyük gezici çadırlar... Çocukken hayal dünyasının kapısını aralamak gibidir sirke gitmek. Hayvanların akıl dolu numaralarını, akrobatların inanması güç performanslarını izlemek, normal şartlarda son derece eğlenceli, aynı zamanda masum görünüyor. Ancak bu eğlenceli ve büyüleyici gösteri dünyası masum değil, hiç olmadı.

İnsanları eğitmek kolaydır da, sirkteki hayvanların nasıl bu derece yetenekli hale getirildiğini hiç düşündünüz mü? Zalimliği karşısında hiçbir canlının boyun eğmeyeceğini bilen insanoğlu, sirkteki hayvanları nasıl eğitiyor, hiç aklınıza geldi mi?

İşkenceyle, aç bırakarak, eziyet ederek, zorla, taşla, sopayla. Sirk hayvanları, alkışladığımız, şaşkınlıktan ağzımızı açık izlediğimiz bütün o hareketleri aç kalmamak, dayak yememek için, zorunluluktan yapıyor. Bu yöntemle güdülenmişler çünkü. Biz gösteriden sonra evlerimize dağılıyoruz, onlar küçücük kafeslerine geri dönüyorlar. Doğru düzgün hareket edemedikleri kafeslerinde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Binlerce kilometreyi bu şekilde katediyorlar.

Hayvanlar işkenceyle bizim malımız olmamalı. Çoğu zaman çektiği acıyı belli edemeyen bu canlılar, sırf bizi eğlendirsin diye acı çekmemeli. Hayvanlar bizim şaklabanımız, palyaçomuz değil. Hayvanların gösteri dünyasında korkunç şeyler dönüyor, hiç görmek istemeyeceğimiz şeyler. Kimse bunlara seyirci kalmamalı. Hayvanseverlik sadece kedi-köpekle sınırlı da olmamalı. Bu yeryüzünde hepsinin yaşamaya hakkı var. İnsanlar yüzünden acı çekmemeli hiçbir hayvan, hapis edilmemeli, hor görülmemeli.  Bu yüzden, hayvanların olduğu sirklere hayır!

Rupa & The April Fishes - Dünyanın Müziği

Dinlediğiniz müziklerden sıkıldaysanız bu ara ve yeni bir şeylere açığım diyorsanız, sizi Rupa & The April Fishes ile tanıştırayım. Onların müziği çok başka, her telden, her duygudan.

San Francisco'dan dünyaya yayılan şahane bir müzik onlarınkisi. Fransızca söylerken Paris sokaklarında dolaşıyormuş hissi yaratan, İspanyolca söylerken Latin ateşini körükleyen, İngilizcede dünyayı kucaklayan şahane bir anlayış. Dünya müziğinin son yıllardaki en iyi temsilcilerinden.

Grubun solisti Rupa, Hint kökenli. Kökenlerini hissederek söylüyor, başka dillerde şarkı söylerken bile. Gruptaki müzisyenler de farklı farklı kültürlerden geliyor. Hal böyle olunca, şarkılarının hiç beklenmedik yerinde beklenmedik enstrümanlar dikkatinizi çekiyor. Mesela bir şarkıda ayaklanıyorlar, dans ettiriyorlar. Latin müziği, Balkan müziği, Hint müziği, caz derken kafanız karışacağına kendinizi muhteşem hissediyorsunuz dinlerken. Une Americane à Paris dinlerken mesela, yerinizde duramıyorsunuz. Maintenant çalarken aklınıza tango diyarı Arjantin geliyor. C'est Pas D'l'amour dinlerken Fransız menşeili tatlı bir aşk filminde gibisiniz mesela. Yaad çalarken Doğunun mistik havası sarıyor bir anda sizi. Rupa & The April Fishes işte bu yüzden gerçekten güzel.

Grup, 2008 yılından beri albüm yayınlıyor. İlk albümleri Extraordinary Rendition başlangıç için şahane. Daha sonra 2009 yılında çıkardıkları Este Mundo ve bu yıl yayınladıkları Build tadından yenmiyor. Bir küçük not: İstanbul'a konser vermeye geldiler daha önce. Her an, yine gelebilirler, kaçırmamak lazım. Rupa & The April Fishes her şarkısıyla farklı tatlar veren leziz bir grup.


LinkWithin

Related Posts with Thumbnails

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı