Düşler Ovası Dediler Ki... Parov Stelar - Electro Swing Ondan Sorulur! Banshee - Karanlık Bir Kasaba Hikayesi The Time Traveler's Wife - Zaman Yolcusunun Karısı

28 Şubat 2011 Pazartesi

Kim Bu Yanlış Adam?


Hank Moody, aşık olunan yanlış adam. Bütün yanlışlarını görmene rağmen O'ndan vazgeçemezsin. İliğine kadar işlemiştir senin. Zincirlerinden bir kurtulsan gideceksin belki ama yok, o anahtarı uzağa sen fırlatmamış mıydın zaten? Zincirin orada durması hoş oluyor. Alışıyorsun, kabulleniyorsun. Bir süre sonra görmezden geliyorsun. Kopan bazı büyük fırtınaların yanında ve tüm o batan gemilerin, kimi zaman umursamayışı, anlamayışı küçücük kalıyor. 

Nasıl olsa anlamaz, görmez, nasıl olsa fark etmez diye yaptıklarının meşru olduğunu zannetmesi buradan bakınca öylesine komik duruyor ki! Hank Moody, sen aşık olunan yanlış adamsın. İçindeki o iyiliği gördüğünden o kadın gitmiyor, gidemiyor. Senin lanet olası içini gördüğünden hep bir umut! Belki düzelir, vazgeçer de gelir diye. Bir umut taşımak ne ağır halbuki. Yavaş yavaş salacaksın yüklerini. Taşıdığın yalnızca kendi bedenin olacak. Tüm bu saçmalıkları bir kenara bırakınca uçacak gibi hissedeceğine eminim.

Hank Moody, aşık olunan yanlış adam. Seni paramparça etse de, sevmeye devam edersin. Yanında olmak istediğini söylediği zamanlar, sanki bu sana verdiği bir lütufmuş gibi davranması ne acı oysa ki! Ve aslında kimin yanında olmak istediğini bilmeyen zavallı adam.

Hank Moody kadar olsan keşke. En azından seni saplandığın bataklıktan çıkaracak bir kadın bulurdun yanında.




9 Şubat 2011 Çarşamba

Aklına Mukayyet 1 Yaşında!


Bundan bir yıl önceydi buraya ilk kelimeler düşeli. Önce yazmak yerleşti kafama, daha önce denemediğim türlerde yazılar yazmak. İsmini düşündüm, ne olmalı diye. Bir gün öylece geliverdi aklıma: Aklına Mukayyet

Aklıma mukayyet olmak için yazacaktım, içini dökmek iyi gelirmiş hep insana, paylaşmak sonra sevdiğin şeyleri. İyi de geldi, doldukça taşmak, taşarken boşa gitmemesi hiçbir damlanın. Sonra takdiri edilmek birilerince, güzel sözler okumak, işitmek. Yazan birini bundan daha fazla mutlu edecek bir şey tanımıyorum.

Aklına Mukayyet 1 yaşını doldurdu. 365 gün düşündü, çokça yazdı, çok şey anlattı. Akla mukayyet olmak için hep bir şeyler karaladı. İyi ki de yazdı, iyi ki okuyucularıyla buluştu, ortak bir şeyler paylaştı.

Mutluyum, kendimce "güzel" diye adlandırdığım bir şey yapıyorum. Vaktimi değerli bir şeylere harcamanın ve okuyuculardan güzel geri dönüşler almanın mutluluğunu yaşıyorum burada. İyi ki Aklına Mukayyet var, iyi ki siz de varsınız. Bu yazıyı okuyorsanız, bir şekilde bir gün Aklına Mukayyet'le kesişmiştir yollarınız, az çok onu tanırsınız:

Aklına Mukayyet: Okur, yazar, çalar, söyler, dinler, anlar, konuşur, susar...


5 Şubat 2011 Cumartesi

Walter Veltroni - Oğulsuz


"Bir gün herhangi biri gibi Buenos Aires sokaklarında dolaşırken karşıma bir duvar yazısı çıktı. Soluk bir zemin üzerine boyayla yazılmış dört kelime: 'Patricio, seni seviyorum. Baban.' Elli yıllık hayatımda, bir babanın oğluna hitaben yazdığı bir duvar yazısına hiç rastlamamıştım. Bu sözlerden yola çıkarak pek çok hikaye tasarladım zihnimde. Böylesine basit bir cümle, birinin bir duvara yazdığı 26 harf, o topraklara sinen melankoli ve hüzün hatırlandığında nasıl da destansı ve derin bir anlam kazanmıştı..."

Walter Veltroni, Oğulsuz (Senza Patricio) isimli anlatısının çıkış noktasından bahsediyor yukarıda. Buenos Aires sokaklarındaki bir duvar yazısının bir kaleme neler yazdırabileceğini gözler önüne seriyor. Patricio ve babasının asla öğrenemeyeceği hikayesini kendi içinde defalarca tasarlıyor. Arjantin'e ait, buram buram Arjantin kokan beş hikaye yazıyor sonunda. Büyülü bir duvar yazısı, hikayelerinde büyülü bir hüzün yaratıyor. Aslında Patricio ve babasına neler oldu, kimse bilmeyecek. Ama Veltroni'nin hayalgücü onları her daim yaşatıyor.

1955 yılında Roma'da doğan Walter Veltroni, gazetecilik eğitimi alıyor. 87 yılında parlamentoya seçilen Veltroni, siyasetten hiç kopmuyor, önce 95'te Başbakan Yardımcısı, ardından Kültür Bakanlığı görevini üstleniyor. 2000 yılında İtalya'nın kültür mirasına yaptığı katkılardan dolayı Fransa'dan Liyakat Madalyası alıyor. 2001 yerel seçimlerinde Roma Belediye Başkanı seçilen Veltroni, halen bu görevini sürdüyor. 68 kuşağı, politika, sinema, üçüncü dünya ülkeleri gibi konularda birçok kitabı bulunan Veltroni, 2004 yılında Oğulsuz'u kaleme alıyor. Kitabın ilk sayfasında, paylaşmadan geçemeyeceğim, Jorge Luis Borges'e ait muhteşem bir şiir yer alıyor:

Doğrular

Voltaire'in istediği gibi bahçesiyle ilgilenen bir adam.
Müziğin varlığına şükreden bir başkası.
Bir sözcüğün kökenini bulduğuna sevinen biri.
Güneyde bir kahvede iki işçi, sessizce satranç oynayan.
Toprağa bir renk ve biçim arayan bir çömlekçi.
Bu sayfayı düzenleyip de sonuçtan hoşnut kalmayan bir dizgici.
Bir şiirin son üçlüğünü okuyan bir kadınla bir adam.
Bir adam, uyuyan bir hayvanı okşayan.
Uğradığı bir haksızlığı anlamaya çalışan bir insan.
Stevenson'un varlığına şükreden bir başkası.
Kendi yerine başkalarının haklı çıkmasını yeğleyen bir adam.
Bu insanlar kurtarıyor dünyayı farkında olmadan.



(Not: Bu yazı Haber Eylül Şubat sayısında yayınlanmıştır.)


1 Şubat 2011 Salı

Eh Barış Abi Aşk Olsun!



Biraz daha beraber büyüseydik keşke. Erken oldu bu gitme kararı. Daha çocuktuk çoğumuz. Ama dün gibi hatırlıyorum. Her ayrıntı aklıma kazınmış. "Çok uzaklara gitti" dediler çocuklara. Ama biliyordu çocuklar nereye gittiğini Barış Abilerinin. Her yerde O'nun şarkıları çalınıyordu. Ekranda O'nun resimleri, herkes O'nun hakkında konuşuyordu. Hepimiz anlamıştık bir daha gelmeyeceğini. Pazar sabahları O'nunla dünyayı dolaşamayacaktık, bir daha kimse bize mikrofon uzatmayacaktı şarkı söylememiz için, bir de üstüne 10 puan kim verirdi ki bu devirde? 

Sonra biz çocuklar, tarihte canlı tanıklık edebileceğimiz en kalabalık insan topluluğunu gördük. Herkes O'nu uğurlamaya gelmişti. Binlerce insan... Milyonlarca gözyaşı sonra. En çok çocuklar ağladı, Barış Abi yoktu artık çünkü. Tüm şarkılar yarım kaldı, Arkadaşım Eşek yarım, Domates, Biber, Patlıcan yarım, Ayı yarım kaldı. Biz eksik büyüdük o günden sonra.

Bir kaset kaldı o günlerden hatıra; Barış Abi'nin tamamlayamadan gittiği Mançoloji'si. Kaç kere dinledim bilemem, en kıymetlimdi arşivimde. Kaç kere izledim bilmem O'nu televizyonda, kaç kere parçalandığını kalbimin ve neden bu kadar acıttığını... Bilirim aslında, biz çok sevmişiz O'nu gerçekten. Hepimizin Barış Abisi olmuş. Hepimizin Barış Manço'su olmuş, evimize, içimize girmiş. Yetmemiş, dünyanın bir ucundan öbür ucuna sevdirmiş kendini. Adı gibi barışa adamış kendini, iyiliğe, sevgiye, müziğe... Ondan bu yalnızlık duygusu, bu hüzün. Ondan bunca sene geçmesine rağmen hala ilk günkü gibi özlenmesi. 

Erkendi Barış Abi. Erkendi biraz, her ölüm gibi. Çok özledik seni.


(Not: Bu yazı, Aklına Mukayyet'e ilham veren en güçlü varlıklardan biri olan Barış Manço'ya ithaf edilmiştir.)


The Greatest Songs Ever



Dünyanın en prestijli müzik şirketlerinden EMI, muhteşem bir müzik arşivine sahip olmak isteyenler için oldukça güzel bir çalışma yaptı geçtiğimiz yıllarda. Sessiz, sedasız; öyle çok bilen de yoktur hani. Ben gördüğüm ilk günden bu yana takipteyim; bilenler bilmeyenlere anlatsın diye, haber vereyim dedim.

EMI Music, Petrol Records ile birlikte dünya müziklerinin en güzel örneklerinden oluşan bir arşiv çalışması yayınladı, The Greatest Songs Ever adını verdiği albümlerde birçok ülke ve bölge müziklerinin en tanınmış şarkılarını yeniden gün yüzüne çıkardı. Afrika, Arabistan, Arjantin, Brezilya, Karayipler, Şili, Çin, Küba, Fransa, Yunanistan, Hawai, Hindistan, İrlanda, İtalya, Jameika, Japonya, Modern Latin, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Güney Afrika, Batı Afrika, Portekiz, Türkiye, İspanya, Meksika ve daha birçok ülke ve bölge müziklerinin birbirinden güzel örneklerini dünya dinleyicisiyle buluşturmaya da devam ediyor. Bu serinin sonu gelmeyecek gibi, ki gelmemeli de.

Keyifli dinlemeler!


LinkWithin

Related Posts with Thumbnails

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı