Düşler Ovası Dediler Ki... Parov Stelar - Electro Swing Ondan Sorulur! Banshee - Karanlık Bir Kasaba Hikayesi The Time Traveler's Wife - Zaman Yolcusunun Karısı

13 Eylül 2010 Pazartesi

Demokrasinin Keskin Kılıcı


Demokrasi, milletçe bir türlü kabullenemediğimiz ve anlayamadığımız bir olgudur. 12 Eylül referandum sonuçlarıyla bunu bir kez daha görmüş bulunmaktayız.

Sonuçların açıklanmasıyla birlikte hayır'cıların evet'çileri aptal ilan etmesi -ki bu en iyi sıfat-, evet'çilerin başka bir şey kazanmışçasına el ovuşturmalarını izlemeye başladık. Anayasanın oylandığını, bu ülke için ne kadar önem arz ettiğini unuttular adeta. Hayır'cıların ağza alınmaz küfürlerini hayretler içerisinde izlemekteyim. Demokrasinin bir hak olduğunu ve kişinin bu hakkını istediği gibi kullanabileceğini unuttuk değil, bilmiyoruz resmen. Sonuçlara şaşıranınız var mı sahi? Ben hiç şaşırmadım. Anayasanın ne olduğunu bilmeyenlerin, ne işe yaradığını bilmeyenlerin, maddelerin ne anlama geldiğini bilmeyenlerin büyük bir çoğunluğu oluşturduğu bir ülkede yaşıyoruz. Her an, her saniye ağzımıza geleni söyleyebildiğimiz sanal platformlarımız varken, sınıflarında sobayla ısınmaya çalışan küçük çocukların çığlığını duyuramadıkları bir toplumda yaşıyoruz. Eğitim çürük temeller üzerine kurulmuşken, demokrasiden nasıl bahsederiz? Bilmediğin bir kağıda mühür basmak, demokratik bir duruş mudur? Hele ki, nereye mühür basacağını kafana vura vura söyleyen birileri varken, demokrasi nasıl kalır hayatta? Sonunda korktuğumuz rejimlere dönüşecek bir canavar olmaz mı demokrasi elimizde?

Büyük, kocaman gökdelenler dikiyoruz. Sadece bir açıdan baktığımızda her şey mükemmel. Sadece bir açıdan baktığımızda okuma-yazma oranı, kişi başına düşen milli gelir, dış borç, her şey harika. Peki, gökdelenlerin arkasına bakıyor muyuz? Derme çatma evleri görebiliyor muyuz? O evlerin içinde yaşayan ve demokrasiyi sadece mitingte liderler bas bas bağırırken duymuş, ne anlama geldiğini öğrenebilecek bir yordamı olmayan insanları görebiliyor muyuz? Hayır, görmüyoruz. Görmek istemiyoruz. Herkesin, her şeyi bilmesi tehlikeli görülür bazılarınca. Yoksun olmak, fakir edebiyatının okuyucularını arttırır zira.

Nasıl bir ülkede yaşıyoruz biliyor musunuz? Anayasa referandumu için boykot kararı alındığı, boykota uymayanların molotof kokteylleri ile yakıldığı, oy kullanmaması için her türlü zulmün yapılabildiği, sandık taşıyan askeri aracın saldırıya uğradığı, referandum kampanyalarının rant aracına dönüştüğü, zaten pek bir şey bilmeyen halkın, hiçbir şey bilememesi için her şeyden mahrum bırakıldığı, oy kullananların sadece bir basamak olarak görüldüğü ve zamanı geldiğinde ezilip geçileceği, darbenin her zaman bir tehdit unsuru olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Dolayısıyla böyle bir ülkeden ne sağlıklı bir anayasa, ne tam bir demokrasi ne de bunların gerektirdiği düzgün bir referandum bekleyebiliriz.

O yüzden ne karşıt görüşlere küfür etmeye gerek var, ne de Aziz Nesin'in demek istediği şeyleri çarpıtarak kılıf uydurmaya. Aptal olmayalım, bu sonuçları biz istedik çünkü. Taze bedenlere sağlıklı bir ortam sağlamadan, taze beyinlere hukuk, demokrasi, anayasa bilinci sağlamadan yeni bir nesil yaratmaya çalışıyoruz. Yanlış başta, anlamıyor muyuz? Cehaleti ortadan kaldırmak gerek, eğitim gerek, neden anlamıyoruz?

Demokrasinin keskin kılıcı, bazılarının başını gövdesinden ayıracaktır muhakkak. Önemli olan başımızı eğeceğimiz zamanı öğrenebilmek.

1 yorum:

  1. Dünya'nın gözü önünde cumhurbaşkanını ve başbakanını ıslıklayan bir halk ne şampiyonluğu ne de demokrasiyi haketmiştir.

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı