18. yüzyılın sonunda Büyük Petro'nun ardından yönetimin başına gelen İkinci Yekaterina'dan duyulan sözdür "insan derisi üzerine yaz yazmak". Çariçe, yönetime geldikten sonra Çarlık Rusyası'nı Fransız aydınlanmasına taşıyarak ve soyluların yönetimdeki gücünü arttırarak halka karşı acımasız baskıcı rejimler uygulamış, Batılılaşmak adına ülkeyi küçük bir aristokrat grubun eline vermiş; yönetici sınıf güçlendikçe, halk ezilmiştir.

Çariçe böylece kendi devlet yöneticiliği anlayışını açıklarken, günümüz koşullarındaki devlet yöneticiliği anlayışını da açıklıyor aslında. Günümüzün liderleri Çariçe'nin bu sözünü bilir mi, bilemeyiz ama düşündüm de; çoğunun yaptığı şey insan derisinin üzerine yazı yazmak. Savaşmak, bombalamak, taşlamak, asker/sivil öldürmek, devlet gücüyle baskı kurmak, silahlanıp ayaklanmak; hepsi insan derisi üzerine yazı yazabilenlerin başarısı. Başarı evet, bu zihniyetin ideası, bunu bir başarı olarak görmektir. Bugün burada konuştuğumuz, üzüldüğümüz, kızdığımız, zarar gördüğümüz her durum, insan derisi üzerine yazı yazabilenlerin haksız gururu. Bugün kalemi elinde tutanlar eğip bükerek, kalıba sokarak, yönetim ideolojilerini halkın beynine kazımaya çalışarak, arkasına kattığı öfkeli kalabalığı kışkırtarak, elindeki gücü güçsüzleri ezmek için kullanarak ve düşüncelerini her kesime empoze edip tek tip bir toplum yaratmaya çalışarak insan derisini kazıyorlar. Direnenin canı çok yanıyor, direnmeyen yazılanı yaşıyor.
Yüzyıllar geçiyor ama kalemi elinde tutanların hırsları ve yazdıkları hiç değişmiyor.