Düşler Ovası Dediler Ki... Parov Stelar - Electro Swing Ondan Sorulur! Banshee - Karanlık Bir Kasaba Hikayesi The Time Traveler's Wife - Zaman Yolcusunun Karısı

11 Mart 2011 Cuma

Canlı Yayında Felaketler

Felaketleri canlı yayında izleyebilmek iyi bir şey mi, emin değilim. Sıcacık evimde oturup dünyada olup bitenlerden haberdar olabiliyorken yaşama daha sıkı sarılıp şükretmek mi, yoksa umutsuzluğa kapılıp, dalgaların önünde sürüklenen evlerin yerine kendimi koyarak umutsuzluğa mı düşmek, hangisidir doğrusu? Bilmiyorum, dünyada garip şeyler oluyor.

Evren, muazzam yapı taşlarının üzerine kurulmuş, Dünya da onu tamamlayan gezegenlerden biriyken, birçok inanca göre günün birinde yerle bir olacak olması, o anı yaşayacak herhangi bir canlı için dehşet verici bir deneyim olacak, su götürmez bir gerçek. Henüz dünyanın yerinden oynatılmasına kesin karar verilmemişken, doğanın yavaş yavaş değişen dengelerinin insanoğlunun tecrübeleriyle bütünleştiği noktalar; doğal afetler. Bu acı deneyimi yaşamış ve bundan sağ çıkmış her canlı, kaybettiklerinin ardından bir de kendi içinde doğal felaketlerini yaşar. Yaşamın anlamının azalıp çoğaldığı anlar, işte o iki doğal felaketin arasındaki zaman dilimidir.

Evlerimizde oturup, dünyanın en ücra köşesindeki doğal afetleri, savaşları canlı yayında izliyor olmamızı şans olarak görmek çok zor. Zira her gün zihnimizi meşgul eden bu olaylar, biz farkında olmadan ömrümüzden çalıyor. Bir gün Afrika'daki fakir bir ülkenin iç savaşından haberdar oluyorken, ertesi gün Japonya'daki depremin ardından oluşan dev dalgaların şehirleri yuttuğunu bir helikopter kamerasıyla izleyebilmek, benim için asla bir şans olamadı. Birileri o ücra köşelere ulaştıkça, sanki felaketler daha da çoğaldı. Yalnızca görme olanağımız arttı oysa ki, kaç kişinin bunları bilmek istediğinden emin olmayarak.

Yaşadığımız coğrafya her daim felaketlere alışık olduğundan, dünyanın herhangi bir yerindeki felaketi daha iyi anlıyoruz. İster Japonya olsun, ister Ruanda, ya da Batı Şeria, hiç fark etmez; insan gördükçe anlıyor, anladıkça üzülüyor, üzüldükçe alışıyor, sırasını bekler gibi doğaya teslim oluyor. Çaresizliğin en bilindik adresi bu yüzden doğal felaketlerdir. İnsanoğlu aslında ne kadar küçük ve savunmasız olduğunun farkına işte bu anlarda varır. Dünyanın başka bir köşesinde yaşayan herhangi bir insanın evinin geniş bir vadi boyunca sulara kapılıp sürüklendiğini izlerken, belki de kendiyle ilgili bazı kararlar alır, kim bilir. Belki de dünyayı oturduğumuz yerden izlemek, onun iyi yönde değişmesi için karar alan bazılarının elinde daha acısız olacaktır, kim bilir. Belki de hala bir umut vardır. Bekleyip, göreceğiz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı