Bir çellist ve bir gitaristin yolu bir geceliğine kesişirse ne olur? Müzik dolu harika bir film olur! August Rush tadından yenmeyecek kadar güzel bir film; özellikle de müzikseverler için.
Uzun otobüs yolculuklarının tek katlanılır tarafı güzel bir film keşfetmek benim için; yoksa yollardan, otobüslerden nefret ederim. August Rush'a rastlamam son yolculuğumu güzel kıldı, bu yüzden nefret kelimesini şimdilik kaldırabilirim.

Filmin içe dokunan öyle çok yanı var ki; hem muzip bir gülümsemenin hem de ince bir hüznün aynı anda yüzünüze yerleştiğini fark ediyorsunuz. Tabi müziklerinden de mutlaka söz etmek gerekir; hikayesi gereği birbirinden güzel müzikler kulağınızın pasını silmekte bu güzel filmde.
Filmin yönetmeni Kirsten Sheridan gerçekten güzel bir çıkarmış, ne demek istediğimi izleyince anlayacaksınız. Zaten sinema filmleri oyuncudan çok yönetmenindir, bu film de bunu kanıtlar nitelikte. Başrol oyuncuları Tudors'tan tanıdığımız Jonathan Rhys Meyers, benim pek aşina olmadığım ancak bundan sonra takip edeceğim güzel oyuncu Keri Russell, küçük yıldız, mimikleriyle harikalar yaratan tapılası varlık Freddie Highmore ve bir de tüm bunlar azmış gibi bonus olarak da canımız ciğerimiz Robin Williams. E hal böyle olunca, konu da müzikle bağlantılı olunca; bu film güzel olmasın da ne yapsın?