Düşler Ovası Dediler Ki... Parov Stelar - Electro Swing Ondan Sorulur! Banshee - Karanlık Bir Kasaba Hikayesi The Time Traveler's Wife - Zaman Yolcusunun Karısı

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Kahve: Mucize Tadın Öyküsü




"Alkol alırken hatırlar, kahve içerken unuturum. Bu yüzden alkol değil, kahve bağımlısıyım."

Kimi zaman sakinleştirici, kimi zaman uyarıcı, uyandırıcı, kimi zaman zihin açıcı, kimi zaman ağrılarıma ilaç... Bir çekirdeğin büyülü değişimi: Kahve!

Bu tatla tanışmayan kişi yok denecek kadar azdır, varsa da üzülürüm onun için. İçiyoruz, içiyoruz da biliyor muyuz nerelerden geldi, nasıl geldi, nasıl insanlar için böylesine önemli bir besin haline geldi? Kahvenin öyle büyülü bir serüveni, hakkında öyle rivayetler, insanlık tarihinde öyle önemli bir yeri var ki, hazır kafeinle dolup taşmışken, bildiklerimi anlatmak isterim, onu daha da çok sevelim diye.

"Kahvenin ruhu ziyaret ediyor beni, saf, keçilerin sevdiği kabuk gibi acı, Oğlak Dönencesi gibi yakıcı, Kafka bahçeleri gibi kokulu."  Charles Louis de Montesquie

Kahve, tarihte ne zaman, nasıl ortaya çıktı, meçhul. Homeros ve bazı Arap efsanelerinde uyarıcı etkisi olan, gizemli, siyah ve acı bir içecekten bahsediliyor, ancak kahve mi, bilinmiyor. Kahve çekirdeklerinin Etiyopya'da ortaya çıktığı, oradan dolaşarak tüm dünyaya yayıldığı düşünülüyor. Bir rivayete göre mesela, kahve keçilerin keşfi. Efsaneye göre çoban Kaldi, merada otlattığı keçilerinin tuhaf davranışlar sergilediğini fark eder. Bütün gece uyumadan hoplayıp zıpladıklarını görür. Çalılıkların arasında küçük kırmızı meyvelerden otlandıklarını fark eder, kendisi de çiğner ve bu meyvenin etkisi olduğunu düşünür, bir keşişe bundan bahseder. Keşiş, bu meyveleri ezerek toz haline getirir, kaynamış suyu üzerine döker ve böylece kahve dünyada ilk defa denenmiş olur. Bir başka rivayete göre, Müslüman derviş düşmanları tarafından kentten sürülür ve çöle atılır.  Açlıktan ölmek üzere iken, bir ses ona yakınındaki bitkileri yemesini söyler. Suyla kahve çekirdeklerini ıslatır, çiğneyemeyince suyla birlikte yutar. Bir anda hissettiği gücün tanrının kudreti olduğunu varsayar. Rivayetler o kadar çoktur ki, kimisi için kahveyi Cebrail'in önerisiyle ilk defa Süleyman peygamber içmiştir, kimisine göre ilk defa Afrika'nın Kızıldeniz kıyılarında yetişen kahve çekirdekleri, savaşçılar için güç verici bir yiyecektir.

"Bol miktarda, iyi bir kahve ruhumu uyandırır, canlılık verir. Harika bir güç ve kararlı bir harekete geçme isteği."  Honore de Balzac

Kahve yetiştiriciliği ilk defa 15. yüzyılda başladı ve Yemen dünyada kahve yetiştiriciliğinde birinci sıraya yerleşti. Yemen'in Mocha Limanı'ndan çıkan kahveler İstanbul ve Kahire limanlarına getirilirdi. Bitkilerin dışarıya çıkarılması yasaktı ancak bu yasak zamanla delindi, Hindistan'da yetiştirilmeye başlandı. Ardından Arap tüccarların Baharat Yolu ile Venedik'e ulaştırdıkları kahve Avrupa'ya açılmış oldu. 17. yüzyılda Avrupa ülkelerinin sömürgeleştirme maksadıyla sıkça ziyaret ettiği Güney Amerika'nın büyük adalarında kahve yetiştiriciliği başladı. Asya'daki büyük kahve tarlalarının bir hastalık yüzünden yok olması nedeniyle günümüzde Brezilya en büyük kahve üreticisi konumuna geldi.

"Ah, kahve ne tatlı, binlerce öpücükten daha tatlı, muscat şarabından daha yumuşak, kahve, kahve, onsuz olamam; eğer bana bir şey ikram edecekseniz ah, o zaman bana kahve veriniz!"  Johann Sebastian Bach

Kahve çekirdekleri, parlak kırmızı meyvenin içindeki tohumdan meydana geliyor. Kahve bitkisi 5 yıl boyunca büyüyor, olgunlaşıyor, toplanmaya hazır hale geliyor. Bir bitkiden yarım kilo kavrulmuş kahve çıkabiliyor. Yeşil kahve çekirdekleri ya doğal haliyle dalında kurumaya bırakılıyor ya da hemen toplanıp suda ıslatıldıktan sonra kurutuluyor. Yeşil kahve çekirdekleri büyük tamburlarda ısıtılmaya başlıyor. İlk patlama sekizinci dakikada gerçekleşiyor. Bu patlamayla çekirdekler ortadan bölünüyor ve bilindik görüntüsünü alıyor. Çekirdekler ilk patlamayla kahverengiye dönüşüyor. İkinci patlama onuncu dakikadan sonra gerçekleşiyor. Kahve çekirdeklerinin kavrulması işleminden sonra soğumaya bırakılıyor.

"Kahve arası veremezsem içimde bazı şeyler ölür..."  Frank Loesser

Gelelim Türk kahvesine... Kanuni Sultan Süleyman döneminde Yemen Valisi Özdemir Paşa, kahveyi saraya getiriyor ve sarayın beğenisine sunuyor. Türklerin kahveyle tanışması bu sayede oluyor. Kahve çekirdekleri Osmanlı'da dibeklerde dövülüyordu. Kurukahveci Mehmet Efendi ilk defa kahveyi dolaplarda kavurup değirmende döverek büyük çaplı üretime geçen kişi olarak bilinir. Türk kahvesi özel hazırlama ve pişirme yöntemiyle hazırlandığı için bu ismi aldı. Türk kahvesi telvesiyle ikram edilen tek kahve türü.

"Kahve cehennem kadar siyah, ölüm kadar güçlü ve sevgi kadar tatlı olmalıdır."  Türk Atasözü

Dünyaca bilinen kahve türlerine kısaca değinelim, aralarındaki farkları gerçekten merak etmişimdir:

Espresso: Çok güçlü bir makineyle ince zemin üzerinde, buharla hazırlanmış kahve çeşidi.
Americano: Sıcak su ile inceltilmiş espresso.
Doppio: Bir fincan içerisinde normal espressonun iki katı kadar su ve kahve barındıran espresso.
Espresso Ristresso: Normal espressodan önce makine yardımıyla kesilerek yapılmış daha sert ve aromatik bir kahve.
Cafe Latte: Taze espressonun üzerine ılık süt eklenerek yapılan, üzerine arzuya göre köpük, çikolata, tarçın konulan bir kahve türü.
Cappucino: Kahvenin üçte ikisi oranında sütle inceltilmiş, makinede köpürtülerek yapılan espresso.
Espresso Macchiato: Sütle inceltilmiş espresso.
Espresso Romano: Biraz limon sıkılmış espresso.
Con Panno: Dövülmüş kremayla yapılan espresso.
Mocha: Espresso, sıcak çikolata, buharda pişmiş süt, tercihe göre biraz krema ve kakaolu bir kahve türü.

"İyi bir kahve, şeytan gibi siyah, cehennem gibi sıcak ve öpücük gibi tatlı olmalı."  Macar Atasözü

Kahve gerçekten benim olmazsa olmazlarımdan. Aslında dünyadaki birçok kişi için de öyle. Normal seyirde tüketimiyle sağlık açısından o kadar çok şeye iyi geliyor ki... En basitinden mesela, nadiren de olsa başım ağrıdığında ağrı kesicilere yan gözle bile bakmam ben, önce kendime bir kahve yaparım. Eğer beni sakinleştiremediyse, acıyı hafifletmediyse, beni uyandıramadıysa, son çare kimyasallara başvururum. Ama bugüne kadar beni hiç yarı yolda bırakmadı. O, hep benim iyi dostum oldu. Bir dost sohbetinin yanında, bir kış gecesinin ortasında, sigaranın yanında, en iyi dostlardan biridir kahve, iyi ki var...

"Yol için bir fincan kahve daha,
 Bir fincan kahve daha, ben gitmeden aşağıdaki vadiye..."
                                                                                Bob Dylan


Kaynak: Tempo Dergisi, Dolce Vita Serisi, Çikolata ve Kahve kitabı

2 yorum:

  1. Başlığı görünce dedim ki, git kendine güzel bir kahve hazırla Pelin, kahvesiz okunmaz bu yazı.

    Ellerine sağlık Cansum, onu sevmeyen biri bu kadar güzel anlatamazdı kahveyi.

    Yazının sonunda içimden Cansum ile beraber olsaydık da içseydik bir kahve beraber diye düşünmedim değil. Eylül artık gelmeli bence...

    YanıtlaSil
  2. Eylül gelsin Pelinim, içelim kahvelerimizi, giderelim hasretimizi.
    Bu yazı, kahve içmeyi sevdiğim bütün dostlarıma ithaf edilmiştir, ki sen en sevdiklerimdensin...

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı